Mektubatı Hulusi Darendevi
1914-1990 yılları arasında yaşamış olan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri‘nin 3 adet yazılı eseri bulunmaktadır. Bu eserler; Divanı Hulusi Darendevi, Mektubatı Hulusi Darendevi ve Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler‘dir.
Mektubat-ı Hulusi-i Darendevi adlı eseri; Osman Hulusi Efendi’nin kendi yakınları başta olmak üzere dost ve çevresine gönderdiği evrensel nasihatlerle yüklü mektuplarından oluşmaktadır. Eserin ilk baskısı 1996 yapılmış olup sonraki dönemlerde yeni baskıları neşredilmiştir. Eserde 66 adet mektup bulunmaktadır.
Mektub ile Tebliğ – Mektubat Geleneği
İnsanlar arası haberleşmenin¸ bilgi¸ görüş ve düşünce paylaşımının dolayısıyla iletişimin en sıcak dili olan “mektup” türünün başlangıcı ilk çağa kadar uzanır. Önceleri haberleşme aracı olarak kullanılan mektuplar¸ sonraki yüzyıllarda edebî bir nitelik de kazanmıştır. Bilhassa XIX. yüzyıldan itibaren toplumlardaki okur-yazar oranının artması¸ mektup zarfının ve arkasından da posta pulunun kullanılmaya başlanması ve posta hizmetlerinin gelişmesi mektup türünü oldukça yaygınlaştırmıştır.
Türk edebiyatında olduğu gibi Arap edebiyatında da önemli olan mektup türünün bizi ilgilendiren örnekleri ise Hz. Peygamber (s.a.v.)’in İslâmiyet’in ilk yıllarında Rum Kayserine¸ Mısır Melikine¸ İran Hükümdarına yazdığı İslâm’a davet mektuplarıdır. Hz. Ali (r.a.)’nin de bu meyanda mektupları bulunmaktadır. İşte bu gelenek sonradan tasavvuf muhitlerinde adeta bir “sünnet” olarak algılanmış ve pek çok tasavvuf önderi yakın ve uzak çevresine irşad amaçlı mektuplar yazmışlar hatta bunların büyük bir kısmı “Mektubat” adıyla bir araya getirilmiştir. İmam-ı Rabbanî‘nin Mevlânâ Celaleddin-i Rumî‘nin ve Niyazi Mısrî‘nin¸ “Mektubatları” bu anlamda akla ilk gelen örneklerdir.
Bu sahada en önemli eserlerden biri olan İmam-ı Rabbanî‘nin Mektubât‘ında 534 adet mektup bulunmaktadır ki, tasavvufî konulara dair önemli bilgileri ihtiva etmektedir.
Hulusi Efendi’nin Mektubatı
Ömrü boyunca ilim tahsil edip, irşad hizmetini kendisine yol olarak seçen Osman Hulusi Efendi‘nin mektupları bu konunun son örneklerindendir. Osman Hulûsi Efendi’nin Mektûbât’ında toplam 66 adet mektup bulunmaktadır. Bunların bir kısmı oğullarına, ebeveynlerine ve arkadaşlarına yazılmış, bazılarının da kime yazıldığı belli olmamaktadır.
Dîvân’ıyla klasik şiir geleneğini sürdüren Osman Hulûsi Efendi¸ mektuplarıyla da tasavvuf büyüklerinin oluşturduğu mektubat geleneğinin yeni bir örneğini ortaya koymuştur.
Osman Hulusi Efendi, bu mektuplarıyla hem evlatlarına, hem de bütün Müslümanlara son derece elzem nasihatlerde bulunmaktadır. Ayrıca da günümüz insanı için edep dersleri teşkil edecek uyarılar yapmaktadır.
Eser 1996 yılında, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Akkuş Bey tarafından yayına hazırlanarak, XVII+252 sayfası, Türkçe harflerle yazılı olan ve geri bölümleri de Osmanlıca orjinalinden oluşan; toplam 424 sayfa şeklinde Ankara’da basılmıştır. Eserde toplam 66 mektup olup, bunların dışında; Rubailer, Müfredat, Tarihler, Osmanlıca el yazma orijinal metin, hangi mektubun kime yazıldığını gösteren mektupların konular ve şahıslar fihristi ve sözlük bulunmaktadır.
Mektubatı Hulusi Darendevi’nin Özellikleri
Mektûbât-ı Hulûsî-i Dârendevî’ye baktığımızda kendinden önceki tasavvuf büyüklerinin mektup tarzını Osman Hulusi Efendi’nin de devam ettirdiğini görmekteyiz. Kitabın önsözünde belirtildiği gibi bu mektupların muhteva olarak iki önemli özelliği vardır.
İlki¸ bu mektuplarda temel amaç¸ muhataplarına nasihat etmektir. “Din nasihattir.“ hadis-i şerifinin bir gereği olarak Hulûsi Efendi de irşad görevini bu yolla da devam ettirmektedir.
İkinci özellik şudur: Hulûsi Efendi¸ sosyal hayatın içinde olan¸ sosyal meselelerle ilgili bir şahsiyettir. Bu bakımdan müntesiplerini bu olaylar karşında sorumlu davranmaya çağıran¸ bu sorumluluğun bir gereği olarak da hayır hasenat işlerine dâhil etmek isteyen bir tutum söz konusudur. İşte bu yüzden bu mektuplar¸ bu anlamda¸ hayra ve iyiliğe bir davet niteliği taşır. Başka bir deyişle bu mektuplar¸ “emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker” anlayışı içinde yazılmış metinlerdir. Bu özellikler daha ilk mektuptan itibaren kendini göstermektedir.
Mesela oğlu Mahmut Kemal’e yazdığı ilk mektubun daha ilk paragrafında Allah’a ve Peygamberine teslimiyet çağrısının yanında “emirlere tazim ve nehiylerden ictinab”ın üzerinde durulur. Yirmi beşinci mektup ise sosyal sorumluluklar noktasında örnek bir metindir. Bir caminin çatısının yenilenmesi konusunda muhataplarından harekete geçmesini istemektedir.
Mektuplar¸ bu iki temel özelliği dolayısıyla yazılan kişiler “hususi” kişiler olsa da “genel”e hitap eder. Yani mektup yazılan kişinin şahsında muhatabı herkestir. Bu bakımdan biz bu mektupları pekâlâ kendimize yazılmış metinler olarak görebiliriz. Ki mektubat geleneğinin asıl önemi buradadır.
Herkese ve her çağa hitap eder bu mektuplar. Hepimizi her zaman aydınlatacak özellikler taşır. Zira yukarıda bahsi geçen iki temel özelliği dışında bu mektuplar birer sohbet metinleri olarak tasavvufun genel kavramlarını da açıklayan metinlerdir. Fütüvvet¸ mürüvvet¸ hamiyet¸ tevekkül¸ sabır¸ şükür¸ saygı¸ şefkat¸ muhabbet gibi kavramlar mektupların sıcak ve samimi dili ve üslubuyla muhataplarına izah edilir.
Mektubatı Hulusi’de Mektup türleri
Bizdeki mektup geleneğinde mektuplar sadece nesir türünde yazılmaz. Kimi mektuplar nazmen yazılırlar. Edebiyatımızda pek çok manzum mektup örneği vardır. İşte¸ Hulûsi Efendi¸ kimi mektuplarını nesir¸ kimilerini manzum yazarken kimilerini de nesir-nazım karışık olarak yazmıştır.
Bu durum¸ nazım kısımlarının ezberlenebilme imkânını da beraberinde getirmektedir. Öte yandan nazmın kullanılması bu mektuplara ayrı bir akıcılık ve okunurluk da kazandırmaktadır. Müellifin aynı zamanda bir şair olduğu da düşünülecek olursa mektuplarında şiirin imkânlarını kullanması anlaşılır ve yerinde bir tutum olarak görülmelidir.
Mektubatı Hulusi’de Mektupların dili
Hulûsi Efendi Cumhuriyet devrinde yaşamış bir isimdir. Fakat aldığı özel eğitimlerle Osmanlı Türkçesinde de büyük bir vukûfiyet sahibidir. O yüzden onun doğum ve vefat tarihini bilmeyenler¸ onu pekâlâ bir Osmanlı devri müellifi olarak düşünebilirler. Çünkü kullanılan dil¸ bütün sadeliğinin yanında Osmanlı Türkçesinin üslup özelliklerini taşır.
Hulûsi Efendi Hazretleri mektuplarının bir kısmını mensur, bazılarını manzum, birçoğunu da manzum-mensur karışımı şeklinde yazmıştır. Onun mektuplarındaki neşveye baktığımızda sanki bir Osmanlı dönemi hitabı ile karşılaşıyoruz. Mektuplarındaki manzumelere baktığımızda gayet sade bir dilde yazılmış, çoğu kez konuşma lisanıyla kaleme alınmış mesnevileri görüyoruz. Ancak her iki halde de hikmetli sözlerin, nasihat dolu cümlelerin muhatabına önemli mesajlar verdiğini görüyoruz. Hulûsi Efendi Hazretleri Dîvân ve Mektûbâtında “Hulûsi” mahlasını kullanmıştır.
Mektubatı Hulusi’de Edeb Dersleri
Osman Hulûsi Efendi, mektuplarıyla hem evlatlarına, hem de bütün Müslümanlara son derece elzem nasihatlerde bulunmaktadır. Ayrıca da günümüz insanı için edep dersleri teşkil edecek metinlere yer vermektedir. Mektûbât’ta geçen birkaç rubai ile ilgili hatıra şöyle nakledilir:
Bir gün Hulûsi Efendi Hazretleri Somuncu Baba Camii’nin peykelerinin altında (eyvan bölümünde) otururken sevdiği bir ihvanı olan Topal Hoca lakabıyla bilinen Halil İbrahim Hoca yanına gelir. Muhabbetli sevdiği arkadaşlar bir araya gelince mutlaka sohbet teşekkül eder, birkaç arkadaş daha toplanır. Aralarında sakilik yapacak kimse bulunmaz. Hulûsi Efendi Hazretleri komşusu H. Muhyiddin Tütüncü’nün kardeşi Tayyar Tütüncü’ye (ki Hulûsi Efendi Hazretleri onun için: “Birinci komşum Taceddin-i Velî ikinci komşum sensin” demiştir) sohbette sakilik yapması için bir pusula gönderir. Pusulada şunlar yazılıdır:
“Gözüm Tayyar hızlıca gel
Kendini at gizlice gel
Topal Hoca yoldâşımı
Dost izini izlice gel”
Tayyar Efendi koşarak gelir ve semaverin başına oturur. Ancak demlikte çay yoktur. Memleketin yokluk ve kıtlık zamanları olan bu yıllarda çay ve şeker bulmak gayet zordur. Karneyle çay ve şeker verildiği bir dönemdir. Zaviye Mahallesi’nden olup Sivas’ta Demir Yollarında çalışan Ali Efendi adındaki bir şahıs annesi Hatice Hanıma bir paket çay göndermiştir. O zaman çok kıymetli olan bu hediye etrafta duyulmuştur.
Hulûsi Efendi Hazretlerine çaydan haberi olan Tayyar Efendi malumat verince, Hulûsi Efendi Hazretleri kalemi eline alıp bir pusula da Hatice Hanıma yazar, evin hanımı pusulayı alınca yeteri kadar çayı verir. Tayyar Efendi de sevinerek gelir. O gün çok güzel bir sohbet olur.
Metubatı Hulusi’de Kabir Kitabeleri
Mektûbât’ta bulunan edebî eserlerden kabir kitabeleri ayrı bir önem teşkil etmektedir. Sanat tarihinde mezar mimarisi ve süslemesi bu türlerden biri olarak karşımıza çıkar. Yakın tarihimizde kabir kitabeleri konusunda, özel bir araştırmaya önem teşkil edecek derecede bilgi ve dokümanı, Hulûsi Efendi Hazretlerinin tasavvufî neşve ile kaleme aldığı satırlarında bulmak mümkündür.
Hulûsi Efendi Hazretleri yaşamış olduğu dönemde kendisine akın akın gelen insanların her konuda fikir aldığı, destek bulduğu manevi bir şahsiyettir. En acılı günlerinde sevdiklerini kaybedenler bir teselli bulmak, sabır ve metanet sahibi olmak için Hulûsi Efendi Hazretlerine müracaat eder, ondan sevdiği yakını yahut aile büyüğü için bir kabir kitabesi yazmasını talep ederlerdi. Anlam dolu satırlardaki teslimiyet ve rahmet dilenen sözler; mevta için yüce bir velinin dilinden Allahu Teâlâ’ya niyaz, aile fertleri için ise sabr-ı cemil ifade ettiğinden büyük bir önemi haizdir.
Mektûbât’ta geçen kitabelerden bazı örnekler vereceğiz.
İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretlerinin Kabir Kitabesi
Tasavvufî terbiyesi altında yetiştiği İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin irtihalinden sonra yazmış olduğu kitabe, İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin ihyasına vesile olduğu Sivas Ulu Camii haziresinde bulunan kabrinin mermer şahidesine celi sülüs hattıyla yazılmıştır:
“Tarîk-i Nakşibendî pîri ebcel mürşid-i kâmil
Garîbullahî Hakkı gavs-i âzam Şeyh İsmail
Engin gönlünde yüce muradı hâsıl oldu
Toprak toprağa verildi Hakk’a vâsıl oldu“ (2.8.1969)
Bu kitâbe; İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.)’nin manevî yüceliği, tevazuu, Allah’a kavuşma arzusu, âdemoğlunun topraktan yaratıldığı gerçeği, Allah’ın “Ol” emriyle hayat bulan her canlının tekrar O’na döneceği hakikatine binaen Allah’a kavuşmasını nazmen bizlere anlatmaktadır.
Şehzade Takıyyüddin Kitâbesi
Mektûbât’ta bulunan ve dikkat çeken bir kabir kitabesi de Darende Hasan Gazi Tepesi’nde medfun bulunan Şehzade Takıyyüddin’in kitabesidir. Hulûsi Efendi Hazretleri onun kabir kitabesini yaşantısıyla mütenasip nazmeder:
Şehzâde-i İrânî Takıyyüddîn
Meyletmedi bu fânî dünyaya
Oldu kâmil mükemmil bir ehl-i yakîn
Kavuştu Hazret-i Mevlâ’ya
Zâir ruh-ı âzizine bir Fâtiha ihdâ kıl
Çün bu bî-kes u bî-vâye
Bak vedia-i hâk-i gufrân oldu
Azm-i sefer eyledi ukbâya 1325
Sivas Ulu Camii’ne Kitabe
Mektûbât-ı Hulûsî-i Dârendevî’de tarih düşülen kitabelere de rastlamak mümkündür. Ancak, bir hazire kitabesi var ki, hem hatırası, hem de edebî üslûbu açısından önem arz etmektedir. Kitabelerde özelikle hicrî tarih olarak, ebced hesabıyla tarih düşürme, edebî bir ustalıktır. Araplar ve Farslardan çok bu edebî üslup, Osmanlılarda kullanılmıştır. Bazen bir kelime, bazen de bir veya iki mısra tarihi gösterecek şekilde yazılır. Çünkü Arap alfabesindeki her harfin bir de rakamsal değeri vardır.
Sivas’ta bakım ve tamiratı H. 1401 tarihinde tamamlanan Ulu Camii haziresine Hulûsi Efendi Hazretlerinden bir kitabe yazması istirham edilir. Çok sevdiği mürşidi İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s.) ve civarında medfun bulunan zatların içinde bulunduğu hazirenin giriş kapısı üzerinde bir tarafında Arap harfleriyle diğer tarafında da Türkçe yazılı bulunan tamir kitabesinin son mısraında tarih düşülmüş ibareler mevcuttur. Tamir kitabesi şöyledir:
Allah’a hamd Rasûl’üne salât u selâm
Ve âlâ âlihi ve ashâbihi’l-kirâm
Bu hazîrede medfûn meşâyih-i izâm
Mefâhir-i ulemâ hep müftiyyü’l-enâm
Husûsan İhrâmcı-zâde el-Merhûm
El- Hâc İsmâil Hakkı Mürşid-i İslâm
Bu buk’a-i pâk dense sezâdır
Min riyâzi’l- Cenneti ve dâru’s-selâm
Hıdmet ü ihyâ eden zevâtı
Hak eyleye Cennet ü Cemâl’in ikrâm
Zâir bir Fâtiha ihdâ et rûhlarına
İhlâs ile oku kıl ihtirâm
Ta’mîr-i kitâbesin yazan Hulûsi kemter
Bi-gufrân-ı Hay hicride miskiyyü’l-hitâm (h.1401)
Mektubatı Hulusi’den Örnekler
Osman Hulûsi Efendi, asrımızın Yunus’u edasıyla ve Türkçemizin en saf/duru haliyle kaleme aldığı mektuplarında samimi ve kişileri/toplumu hayra davet eden sevgi dolu ifadeleriyle son derece etkileyici/dikkat çekici bir yöntem takip etmiştir.
Onun mektupları günümüz insanı açısından nezaket¸ zarafet¸ fedakârlık¸ özlem ve diğer insanî duyguları ifade eden seçkin edebî metinler olması hasebiyle önemlidir.
Gerek yıllardır Vakfımız tarafından tertip edilen Sempozyum ve Panel programlarında gerekse Somuncu Baba Dergisi yayınlarında Hulusi Efendi Hazretlerinin mektubatı araştırmacılar ve ilim adamları tarafından incelenmekte eser hakkında makaleler yazılmaktadır.
Ayrıca Vakfımızın Sosyal Medya Sayfalarında Osman Hulusi Efendi’nin Mektubatı Hulusi-i Darendevi adlı eserinden nasihatler, görsel çalışmalarla takipçilere aktarılmaktadır.